Cafer Furkan Latifoğlu
*
Toplumsal yaşam içerisinde bireylerden bazı davranış kalıplarına uymaları
beklenir. Gündelik hayat çerçevesinde anlam kazanan bu kalıplara norm adı
verilir. Kültüre özgü olan, haliyle değişkenlik gösterebilen bu normlar, kabul
gören ideal davranışlar şeklinde tasvirlenmektedir. Söz konusu normlara aykırı
hareketlerde bulunulması ise sapma kavramını ortaya çıkarmaktadır. Ancak, her
norm dışı davranış “sapma” olarak nitelendirilmemektedir. Bir başka deyişle
“sapma”, toplum tarafından yazılı veya yazılı olmayan kurallar bütününü
oluşturan normlara karşı reaksiyon gösterilen durumlarda ortaya çıkmaktadır.
Sapma davranışında bulunanlara da “sapkın” denilmektedir (Eren, 2007).
Öte yandan sapma kavramı kriminoloji yönünden okunduğunda, ceza kanununa
aykırı davranış şeklinde betimlendiği görülmektedir. Dolayısıyla bu eylem “suç”,
eylemi gerçekleştiren kişi ise “suçlu” sayılmaktadır. Normlar her ne kadar
toplum oluşturan gruplar arasında genel geçer yargılar olarak bilinseler de,
günümüz dünyasında informal halden, formal hale büründükleri görülmektedir.
Öyle ki bazı normların devlet yasalarında yer alması buna örnek teşkil
etmektedir. Nitekim sapma kavramı her tür norm ihlaline, suç ise sadece
yasalarda yasaklanmış olan davranışlara uygulanır.
“Sapma” kavramı özellikle “sembolik etkileşimci” akımın ilgi odağı
olmuştur. Bu akıma göre “sapma” tanımlaması durumdan ve kişiden yalıtık bir
davranış kalıbıyla açıklanamaz. “Sapma” kişinin bulunduğu çevre ve durumla
(bağlamla) ilişkisiyle yaratılır. Dolayısıyla içinde bulunulan aile, arkadaş,
okul vb. ortamları, bireyin davranışlarını olumlu yönde etkileyebileceği gibi,
olumsuz anlamda da etkileyebilmektedir. Bu alanlardan gelebilecek sağlıksız,
dayatmacı geri bildirimlerin “sapkın”ın oluşumuna sebebiyet verdiği
düşünülmektedir. Kısaca bu yaklaşıma göre birey doğuştan suçlu olarak doğmaz ya
da belirli bir davranış türü tek başına “sapma” değildir (Mutluer, 2016).
Sembolik etkileşimcilik okulunun bu savı “etiketleme (damgalama)” teorisi
adı altında kuramsallaştırılmıştır. Kendisi de bu okulun savunucularından olan
Howard Becker’ın etiketleme teorisi içerisinde yer alan görüşleri, sapma
olgusuna farklı bir boyut, bakış açısı kazandırmaktadır. Becker, sapmanın
toplumda var olan sosyal grupların katı kurallar belirleyip, belirli bireylere
bu kuralları dayatıp, bu kuralları uymayanları toplumdan dışlamaları
neticesinde meydana geldiğini belirtmektedir (Mutluer, 2016).
Ona göre bir davranışın “sapma” olarak nitelendirilebilmesi için, o
davranışı gerçekleştirenin kimliği de göz önünde bulundurulur. Öyle ki aynı
eylemi yapan iki kişiden biri mazur görülürken, diğeri damgalanabilmektedir.
Biri herhangi bir yaptırımla karşılaşmıyorken, diğeri katı yaptırımlarla
cezalandırılabilmektedir. Öte yandan Howard Becker, etiketlemenin çeşitli
süreçlerinden bahsetmektedir. Bu süreçlerden ilki kamusal anlamda, resmiyete
dayalı etiketlemedir. Bu etiketleme, önceleri informel halde cereyan ederken,
daha sonra verilen kararlar, koyulan teşhisler neticesinde bir resmiyete
bürünür. Dolayısıyla kişi hakkında başlarda söylenti olan durum, daha sonra
yetkili kurumlarca nihayete erdirildiğinde, o artık sapkın biridir. Ardından
ikinci süreçte ise, birinci süreçte sapkın olarak tanımlanan bireylerin, yaşam
içerisindeki statülerinin işlevsiz hale gelmesi söz konusudur. Bu işlevsizlik,
söz konusu sapkın bireye karşı, toplumun diğer kesimleri tarafından
yaratılmaktadır. Bazen bireye en yakınından gelen bu tepki, bazen de kamuoyuna
mal olarak büyük kitlelerce gerçekleştirilmektedir. Son olarak üçüncü evrede
ise ailesi veya çevresi tarafından ötekileştirilen bireyin, kendi benliğini
sorgulaması söz konusudur. Öyle ki birey bu evrede, sapkın olmadığı halde,
üstüne yapıştırılan sapkınlık etiketini sahiplenen, bu yönde hareket eden ve
düşünen biri haline gelecektir. Nitekim bu kişiler, önceki veya normal olarak
nitelendirilen yaşam alanlarından uzaklaşmak durumunda kalarak, daha kendinden
olanların, alt kültür diyebileceğimiz yaşam alanlarında boy gösterirler. Bu
mekânda da bir statü elde etmeye çalışacak olan birey, daha çok sapkın
davranışta bulunacak, yer edinme gayesiyle hareket edecektir.
Kaynaklar
Eren, S. (2007).
Toplumsal Norm, Ahlak ve Din. Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Dergisi, 2.Sayı, s.290-292
Mutluer, F.
(2016). Sapma Kuramlarına Bir Bakış. Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi
Dergisi, s. 221-224.
*Yazar Hakkında