Melike Özdemir & Şevval Yolaçar
8 Mart 2023
Çocuk
çeşitli toplumlarda farklı imgelerle nitelendirilmiştir. Örneğin Antik çağda “eğitilen
bir yurttaş” imgesiyken Orta çağda “köle” ve “mülk” imgesi
olarak görülmüştür (Elkind, 1999, s. 35-36). İmgelerin olumlu veya
olumsuzluğuna bağlı olarak toplum çocuğu iyiye veya kötüye yönlendirir. Olumsuz
risk faktörlerine maruz kalan çocuk suça sürüklenebilmektedir. Bu yazıda önce
çocukların hangi risk faktörleri sebebiyle suça sürüklenebildiklerini ele alıp,
ardından çözüm önerilerimizi paylaşacağız.
“Çocuk”, 5395 numaralı Çocuk Koruma
Kanunu’nun 3. maddesine göre “Daha erken yaşta ergin olsa bile, on sekiz
yaşını doldurmamış kişi” olarak tanımlansa da zaman ve mekâna göre
değişkenlik gösterebilen bir kavramdır. “Çocukluk dönemi”, doğumdan
başlayarak yetişkinliğe geçişe kadar devam eden süreci ifade eder ve çocuğun
kendi kararlarını veremediği bir gelişim ve öğrenme dönemi olarak görülür.
Çocuklar, bu dönemin ilk süreçlerinde anti-sosyal dürtüsel davranışlar
sergileyebilir. Gelişimin devam ettiği süreçte ise çocuklar, çeşitli
sebeplerden dolayı suça sürüklenebilmektedir (Çabuk, 2022, s. 131-132). “Sürüklenme”
kavramı, çocukların gelişimine etki eden sosyal ve psikolojik faktörlere bir
vurgu niteliğindedir. Bir başka deyişle kavram, çocuğun “suç” olarak
tanımlanan bir eylemi gerçekleştirme nedenini şartların çocuğa bu davranışı
dayatmasında aramaktadır.
Çocuk
suçluluğu alanında yapılan çalışmalar göz önünde bulundurulduğunda çocuğun suça
sürüklenmesinde ailesel, çevresel ve kişisel faktörlerin önemli rol oynadığı
görülmektedir. Çocuğa bakım vereninin sosyo-ekonomik durumu, aile içi
ilişkiler, bulunulan statü, akran ilişkileri, etnik köken, ikamet edilen çevre,
çocuğun psikolojik durumu vb. sebepler bu faktörlerden öne çıkanlarıdır.
Çocukların
gelişimleri üzerinde anne babalarının önemli ölçüde etkisi bulunmaktadır. Erken
yaşta deneyimsiz annelik ve babalık, aile içinde yaşanan şiddetli geçimsizlik
gibi nedenler çocukların ailelerinden yeterli ilgiyi görememelerine ve duygusal
yakınlık kuramamalarına yol açmaktadır. Aile içinde şiddet ve istismar gören
çocuklarda ise ebeveynlerinin davranışlarını tekrar etme eğilimi ve şiddete
dayalı suça sürüklenme görülebilir.
Çocukları
suça iten bir diğer etken de ailenin sosyo-ekonomik durumudur. Ailenin
bulunduğu sosyo-ekonomik durum yaşadıkları çevreyi ve hayat standartlarını da
belirlemektedir. Bu nedenle sosyo-ekonomik durumu düşük ailelerde yetişen
çocukların suça sürüklenme olasılığının daha sık olduğu gözlemlenmiştir
(Korkmaz ve Erden, 2010, s. 76-87). Çocukların yerleşilen bölgeye uyumda
yaşadıkları sıkıntılardan ve yoksulluktan dolayı hırsızlık gibi mala yönelik
suçlara sürüklenebildikleri görülmektedir.
Çocukların
suça sürüklenmesini engellemek için eğitim oldukça önemlidir. Çocuğun sadece
okulda aldığı temel dersler, suça sürüklenmesi engellemek için yeterli
değildir. Çocuğun akranlarıyla girdiği sosyal iletişim, spor ve sanat gibi
kültürel etkinliklere katılımı da önemlidir. Travis Hirschi’nin “Sosyal Bağ Teorisi”
(Social Bound Theory) bunu destekler niteliktedir. Hirschi’ye göre insan doğal
olarak suç işlemeye meyillidir ancak sosyal bağları kişiyi suç işlemekten
alıkoymaktadır. Bireyin toplumla olan bağı zayıfladığında suçlu davranışın
ortaya çıkması muhtemeldir. Bu yüzden çocuğun okul hayatı kadar katılmış olduğu
diğer aktiviteler ve etkinlikler toplumla sosyal bağının güçlenmesini ve
nihayetinde suç işlemeden kaçınmasını sağlamaktadır.
Çocuğun
gelişimini ve suça sürüklenmesini etkileyen önemli bir etken de medyadır.
Şiddet içeren dizi ve programları izleyen çocuklarda problemlerini şiddetle
çözebileceği düşüncesi oluşabilmektedir (Korkmaz ve Erden, 2010, s. 76-87).
Aynı şekilde, toplumsal norm ve kanunları ihlal eden “kahramanları”
izleyen çocuk bu karakteri bir rol model olarak benimseyebilmektedir
Çocukları
suça sürükleyen bir diğer neden ise kişisel faktörlerdir. Özellikle ergenlik
dönemi içerisindeki çocuklarda madde ve alkol kullanımı nedeniyle sosyal
ilişkilerin de azalmasıyla birlikte suça yönelme gözlemlenmektedir. Suça
yönelen çocuklarda psikolojik bozukluklar daha sık görülmektedir (Korkmaz ve
Erden, 2010, s. 76-87).
Çocuğun
suça sürüklenmesine karşı şüphesiz en önemli toplumsal kurum ailedir. Bu
yüzden, ebeveynlere, çocuk gelişimi ve ergenlik psikolojisi gibi konularda
eğitim verilmeli ve bu konuda yaygın, nitelikli ve ulaşılabilir danışmanlık
hizmetleri sağlanmalıdır. Suça sürüklenen çocukların, işledikleri suç eyleminin
ardından etiketin pekiştirilmesinden kaçınılmalı ve topluma kazandırıcı
tedbirler geliştirilmelidir.
Suça
sürükleyen nedenin çevre olması durumunda, çocuğun tahliye sonrasında tekrar
aynı ortama geri dönmemesi için tedbir alınmalıdır. Bu çerçevede, çocuğun içinde
bulunduğu gelişim dönemi de dikkate alınarak uygun bir çevre içinde bulunması,
topluma tekrar kazandırılması ve sosyo-ekonomik sebeplerden dolayı suça
yönelmiş çocukların ihtiyaçlarının karşılanması amaçlanmalıdır.
Bu
doğrultuda, suça sürüklenen çocuklar için tahliye sonrası gidebileceği eğitim
kurumlarının açılması ve bu kurumlarda bulundukları süreçte bilişsel, duygusal
ve sosyal becerilerini geliştirme ve mesleki beceriler edinme fırsatlarının
sağlanması, çocukların sosyal yaşama katılabilmeleri için sosyal ilişkilerinin
desteklenmesi önem taşımaktadır.
Çocukların
suça sürüklenmesine karşı hem durumu anlamak ve hem de buradan yol çıkarak
sorun alanlarına yönelik tedbir geliştirmek için araştırmalar yapılmalıdır.
Eldeki verilerin analizi kadar alan çalışmalarıyla da elde edilecek veriler
etkili plan, program ve stratejilerin geliştirilmesi amacıyla kullanılmalıdır.
Kısaca,
çocukların isteği halinde sosyal, ekonomik ve psikolojik destek ve yardım
ihtiyaçlarının karşılanması ve suça sürüklenmelerinde önemli bir etken olan
yaşadıkları çevreye tekrar dönmemeleri için gerekli destek, eğitim ve
hizmetlerin sunulması gerekmektedir (Aydoğan Y., Aydoğan D., 2004, s. 4-7).
Kaynakça
Elkind,
D. (1999). Çocuk ve Toplum, (çev. D. Öngen), Ankara Üniversitesi Çocuk Kültürü
Araştırma ve Uygulama Merkezi Yayınları, (orijinal yayın tarihi, 1993)
Çocuk Koruma Kanunu (3/7/2005), T.C. Resmi
Gazete, 5395, 6 Mart 2023.
Çabuk,
G. (2022). Çocuk Suçluluğu Bağlamında Çocuğu Suça İten Nedenler. Sosyal
Politika ve Sosyal Hizmet Çalışmaları Dergisi, 3 (1), 129-142. Retrieved
from https://dergipark.org.tr/tr/pub/spshcd/issue/71000/1135338
Korkmaz,
M. & Erden G. (2010). Çocukları Suç Davranışına Yönelten Olası Risk
Faktörleri, Türk Psikoloji Yazıları Dergisi, 13 (25), 76-87. Retrieved
from
http://www.psikolog.org.tr/tr/yayinlar/dergiler/1031828/tpy1301996120100000m000133.pdf
Bingöl,
İ. (2022). Sosyolojik Suç Teorilerine Kuramsal Bir Yaklaşım: Sosyal Süreç
Teorileri. Bingöl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 24,
640-652.
Aydoğan,
Y. & Aydoğan, D. (2004). Suça Yönelmiş Çocukların Tahliye Sonrası Topluma
Kazandırılması. Sosyal Politika Çalışmaları Dergisi, 7 (7), Retrieved
from https://dergipark.org.tr/tr/pub/spcd/issue/21101/227242
Yazalar
Hakkında
Ben
Melike Özdemir. 2002 yılında İstanbul'da doğdum, ilk ve ortaöğretim hayatımı da
İstanbul’da tamamladım. Şu anda öğrencisi olduğum İstanbul Beykent
Üniversitesi'nde anadalım olan sosyoloji ile birlikte psikoloji okumakta ve
sosyoloji kulübü yönetim kurulu üyeliği yapmaktayım. Atatürk'ün izinden gitmek,
alanımda önemli çalışmalar yaparak kendimi geliştirmek ve güzel başarılara imza
atmak en büyük idealim.
Ben
Şevval Yolaçar. 2003 yılında İstanbul’da doğdum. 2021 yılında Sağmalcılar
Anadolu Lisesinden mezun olarak İstanbul Beykent Üniversitesinde sosyoloji
lisansına başladım. 2022 yılında ise psikoloji bölümüyle çift anadal programına
başladım. Bulunduğum üniversitede yaz dönemi halkla ilişkiler asistanlığı
görevimin ardından şu an sosyoloji kulüp başkanlığı görevini yapmaktayım.